İTALYA GEZİSİ NOTLARIM
ALTINCI GÜN
Floransa’da konakladığımız otelimizden ayrılarak kükürt kaplıcaları ile meşhur Garda Gölü’ne doğru yol aldık. Garda Gölü Brescia ili sınırları içinde olan İtalya’nın en büyük gölü. Gölün kuzeyindeki Alp Dağları, havanın da iyi olmasından, güneşin parlattığı beyaz karları ile bize göz kırparak, tüm heybeti ile gölü sararken, güney sahili açık uzun kumsalları ile sayfiye kasabası güzelliğini sergiliyordu. Gölün güney kısmında bir dil gibi gölün içine uzamış ve ana karadan sadece kanal genişliğinde suyla ayrılmış bir adaya kurulu Sirmione kasabası vardı.
Fotoğraf: Şerif Kaya- Sirmione kasabasındaki Garda Gölü’nden Alpler…
Bu kasaba zengin İtalyan villalarının olduğu bir yerleşim yeri. Parco Maria Callas’ın villa malikaneside bu adada.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Garda Gölündeki Villalardan; Parco Maria Callas’ın villa malikanesi
Çok şık dükkanlar ve kafeler adanın cazibesini daha da artırıyordu. Adanın kükürt kaynaklı kaplıcaları yaz-kış turist çekiyormuş. Adanın güney doğusundaki bir kaynakta, ocak ayı olmasına karşın, turistler yıkanıyordu. Batı kısmında ise lüks otellerin açık hava havuzlarında, buhardan görünmeyecekleri kadar sıcak ortamda, insanlar yüzüyordu.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Adayı karaya bağlayan köprüdeki Sirmione Scaligero Kalesi
Bu küçük adayı ana karadan ayıran bir kanal genişliğindeki su idi. Adayı karaya bağlayan köprünün bulunduğu yerde Sirmione Scaligero Kalesi vardı.
Garda Gölü turumuzu tamamlayıp İtalya’nın Kuzey-Doğusundaki Veneto bölgesinin Verona şehrine doğru yola devam ettik.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Adige Nehri üzerindeki Scaliger Köprüsü
Otobüsümüzün park yerinden, İtalya’nın ikinci büyük nehri Adige Nehri’nin üzerindeki köprülerden biri olan Scaliger Köprüsü’nden geçerek Bra Meydanı’na vardık. Bu meydan şehrin en büyük meydanı. Meydanı kocaman sedir ve çam ağaçları ile fıskiyeler süslüyor. İtalya’nın birliğini sağlayan Vittorio Emenuel II ‘nin at üzerindeki heykeli meydana bir başka güzellik katıyor. İtalya’nın ikinci büyük kolezyumu yine bu meydana bitişik.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Verona Kolezyumu(Arene)
Meydanı çevreleyen yerlerde buranın meşhur yemeği fegato alla veneziana yemeğini yedik. Yemek sonrası rehberimiz eşliğinde şehri gezmeye başladık.
Casa di Guliette’yi (Julyet’in evi) ziyaret ettik. Burası,Verandalı Cappello Ailesine ait olan bina imiş. Juliyet’in soyadı olan Capulet ile Cappello aşlesini soyismi birbirine benzediği için ev, bu isimle anılmış ve sonra evin bahçesine dikilen Juliyet’in heykeli ile turistlerin Verona’ya gelip uğramadan gitmedikleri, en önemli yerlerden biri olmuş. Juliyet’in evini ziyarette bulunup da dilek dileyenlerin dilek mektuplarına ek olarak bir diğer ritüeli de heykel ile bir fotoğraf çekmek: Heykelin sağında durup sağ el ile Julyet’insağ göğsünü tutma ritüeli! Ben de bu ritüeli yapmadan ayrılsaydım Juliyet’i üzerdim ki gönlüm buna el vermedi(!)
Fotoğraf: Şerif Kaya-Juliyet ritüeli!
Şehrin en kalabalık bir o denli de meşhur bir başka meydanı olan, Ebra Meydanı’nda; Madonna Verona Çeşmesi’ni, Gardello Twer ve Maaffei Palazzo’yu; Piazza Dei Signori Meydanı’nda ise aslında Floransalı olup ömrünün bir kısmını burada geçirmiş olan DANTE’in heykelini de görmek gerek. Bu meydanların çevresini süsleyen Katedraller, Kiliseler şehrin tarihi zenginliğinin bir göstergesi.
Şehrin yüksek yapılarından biri de 84 metre yüksekliğindeki şehre yapılacak herhangi bir saldırıyı önceden görüp haber veren gözcüler için kullanılan, Tore die Lambarti ile 62 metre yüksekliğindeki çan kulesi. Bu kuleye çıkıp şehre kuşbakışı bakmak ayrı bir zevk olsa gerek. Otuz yıl öncesinde bu yerleri ziyaret etseydim kesin yukarı çıkıp şehrin panoramik görünümünü fotoğraf karesine alırdım(!)
Günün yorgunluğunu bu kez Padova’daki (Padua) otelimizde atmak üzere Verona’dan ayrıldık.
Yorum Yazın