İTALYA GEZİSİ NOTLARIM
BİRİNCİ GÜN
Sekiz gün sürecek İtalya Kültür ve Tarih turumuza bir gün kala, gezimiz süresince bize yardımcı olacak tur rehberimiz aradı;
-İyi günler, ben yarın başlayacak İtalya turunuzun rehberi Sezai. Sizinle yarın sabah 07.00’de bizi İtalya’ya götürecek uçak firmasının Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki bürosunun önünde buluşalım. Oraya geldiğinizde bu telefondan beni arayın. Ayrıca yarın için daha önceden size bildirdiğim, bulundurmanız gereken belgeleri de hazır bulundurun, dedi.
Rehberimizin uyarısı üzerine, daha önce de bize bildirilenlerin listesini tekrar gözden geçirdim. Turumuz boyunca İtalya’daki hava durumuna baktım, valizime ona göre giysilerimi koydum. Kış mevsimi olmasına karşın; tur süresi boyunca İtalya’da havanın güneşli olması, yağış ve soğuğun olmaması beni sevindirdi!
Sabah erkenden gittiğim havalimanında tur rehberimizin bizi bekliyor olduğunu gördüm. Samimi güler yüzlü bir genç… İlk andan başlayarak bende olumlu bir izlenim bıraktı. Bu izlenim tur boyunca devam etti.
Mevsim gereği olsa gerek, tur grubumuz pek kalabalık değildi. Yirmi kişilik grupla çabuk kaynaştık. İstanbul-Roma yolculuğumuz kısa sürdü. Uçağımız Roma’nın Güney-batısında yer alan Fiumicino Leonardo da Vinci Havalimanı’na indi. Giriş işlemlerimiz çabuk yapıldı. Çıkışta, gezi süresince bizi gezdirecek olan araç şoförümüz bekliyordu. Kırk beş kişi alan otobüste biz yirmi kişiydik, isteğimize göre yer seçerek koltuklarımıza oturduk. Ben seyahat süresince, çevremi seyretmeyi sevdiğimden, ön koltukların birine oturdum.
Rehberimiz bizi önce Roma’da kalacağımız otele götürdü. Valizlerimizi odalarımıza taşıdık ve kısa bir süre dinlendikten sonra otelin önünde bizi bekleyen otobüsümüze geçtik.
Avrupa’nın en çok yabancı ziyaretçi ağırlayan, turizmde gezilecek yerlerinden (destinasyonlarından) biri olan İtalya’nın başkenti Roma, şehrin dört bir yanındaki hareketli meydanlarıyla tanınıyor. Şehrin cadde ve sokakları birbirinden şık, irili ufaklı meydanlarla birbirine bağlanıyor. Tarihi, kültürel yapılar ve çeşmelerle bezeli Roma meydanları yerli halkın olduğu kadar kenti ziyaret eden turistlerin de buluşma noktası.
Otobüsümüzün geçtiği güzergahtaki tarihi binaların çokluğu dikkatimi çekti. Rehberimiz mikrofonu eline alarak bize gideceğimiz yer hakkında bilgi verdi. Ayrıca tur grubundan ayrılmamız halinde veya gruptan uzaklaştığımızı anladığımızda, rehberin açtığı flamayı izlememiz gerektiğini anlattı. Otobüsten indikten sonra, rehberin açtığı flamayı izleyerek çoğumuzun sinema filmlerinde gördüğümüz Via Del Corsa Caddesi’nin güney yönündeki Aşk Çeşmesi’ne (Fontana di Trevi) geldik. Aşk Çeşmesi ve çevresi kalabalıktı. Trevi Meydanı’nda, daha önce de belirlediğimiz gibi yemek yiyip ondan sonra gezimize devam edecektik. İtalya’ya gelişimizi pizza yiyerek kutlayacaktık ki önce bir pizzacıya gittik. Kapının önünde uzun kuyruk vardı. Bu işletmenin iyi pizza yaptığını söylediklerinden beklemeyi uygun gördük. Kasada fiş kesmek için geldiğimizde, kasiyer yiyeceğimiz pizzanın çeşidini sorunca, yardımımıza rehberimiz koştu ve patlıcanlı pizza önerdi. Aldığımız patlıcanlı pizzanın, dedikleri kadar, lezzetli olduğuna tanık oldum.
Fotoğraf:Şerif Kaya-Fontana di trevi( Aşk Çeşmesi)
Karnımızı doyurduktan sonra rehberimiz Aşk Çeşmesi’ni tam göreceğimiz bir yerde bizi topladı ve Aşk Çeşmesi ile ilgili bilgiyi verdi;
“Çeşitli şarkılara ilham vermiş, birçok sinema filmine konu olmuş bu çeşmeye Aşk Çeşmesi adını veren sadece bizleriz. Bu çeşmenin adı, Fontana di Trevi’dir.”
Trevi Çeşmesi, Üç Yol Çeşmesi; gibi adlarla bilinen bu tarihi yapı hakkında çeşitli bilgiler vardır. Bazıları, buraya açılan üç yolun kavşak noktası olduğu için, İtalyancada Tree Viee (üç) sözcüğünden bu ismi aldığını söylese de bazıları da tree (üç) sözcüğünün üç yolun kesiştiği yerden değil, üç yer altı suyunun burada birleşmesinden ileri geldiğini iddia etmektedirler. Ama biz üçüncü söylentiyi öne çıkararak; yorgun, argın ve susuz bir şekilde gelip, Trevi adındaki güzel bir kıza rastlayan askerlerin ‘nerede su bulabileceklerini sormaları ve genç kızın askerleri su içecekleri bu yere getirip susuzluklarını gidermelerini sağladığı öyküsünü akla daha yakın bulduk. Böyle güzel bir gerekçe ancak Aşk Çeşmesi’ne bu denli ilgiyi artırabilirdi ki oldukça ilgi de vardı.
Bu tarihi çeşmenin yapılışı hakkında da şöyle kısa bir bilgi verebiliriz: Çeşmenin yapılış öyküsü MÖ 19. yılına kadar uzanmaktadır. Bu dönemde çeşme Aqua Virgosu kemerinin bir parçası olarak inşa edilmiştir. İlk çeşme, Papa V. Nicholas yönetiminde Rönesans döneminde yapılmıştır.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Aşk Çeşmesi’nde dilek dileme ritüeli
İlk önce Papa XII. Clemens tarafından mimar ve heykeltraş Gian Lorenzo Bernini’ye sipariş edilen ve tasarlanılançeşmenin projesi mali nedenlerle ve yüksek maliyet gerektirmesi nedeniyile iptal edilerek 50 yıl sonrasına bırakılmış.
Trevi Çeşmesi’nin son görünümünü, Nicola Salvi’nin elinde yıllarca süren çalışmaların ardından Giuseppe Pannini tarafından 1762 yılında tamamlanmış.
Aşk Çeşmesi’ne gelip de yapılması gerekenlerden bir ritüel; Aşk Çeşmesi’nde dilek dilemekmiş. Dilek dileme ritüelinin, çeşitleri olmasına karşın, ben kendime uygun olanı: Arkamı çeşmeye dönerek sağ elimle sol omuzumun üstünden çeşmeye üç bozuk para atarak yaptım (!) Roma’ya bir daha gelme ya da hayatlarının aşkını bulma umudu ile bu ritüeli gerçekleştirenleri düşünerek, biriken bozuk paraların yılda yaklaşık 1.5 milyon Euroyu bulduğu ve bu miktarın paylaşımının Belediye ve Katolik Kilisesi arasında çetin savaşlara yol açtığını aklıma getirince hafif bir gülümsemeden kendimi alamadım.
Aşk Çeşmesi’nden sonra Via Del Corse Caddesinde kısa bir yürüyüş ile caddenin kuzey ucunda Roma’nın en büyük meydanı olan Piezza del Popolo Meydanı’na (Halk Meydanı) gittik. Çevresindeki yapıları ile cafe ve yiyecek yerleriyle aynı zamanda eğlenceli bir yer. Çevresinde üç kilise ve Mısır’dan getirilen dikilitaş vardı. Farklı mimarilerden bolca çeşme meydanın süsü konumundaydı, ama en önemlisi Neptün (Roma Tanrıçasının Çeşmesi) Çeşmesi idi. Meydanın bir yanında da Leonardo da Vinci Müzesi bulunuyordu.
Fotoğraf: Şerif Kaya- Piezza del Popolo Meydanı (Halk Meydanı)
Aynı çevre ve güzergahtaki, İspanyol Meydanı anlamına gelen Spagna Meydanı’na (Piazza di Spagna) geldik. Adını İspanyol Büyükelçiliği’nin burada bulunmasından ve dillere destan İspanyol Merdivenleri‘ne sahip olmasından alıyor.Roma’nın kuruluş yıldönümünün kutlandığı ilkbaharda bir ay boyunca pembe açelyalarla dekore edilen İspanyol Merdivenlerinin Noel öncesinde ise basamaklarının ilk seviyesi beşik olarak aydınlatılıyor. İspanyol Merdivenleri inşa edildiği ilk andan itibaren Roma’nın en önemli çekim noktalarından biri olmuş.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Spagna Meydanı’nda Fontana Della BarcacciaÇeşmesi(İspanya Meydanında Şaşkın ördek Çeşmesi)
Dönemin ressamlarına, sanatçıları ve şairlerine ilham kaynağı olan merdivenlere gösterilen ilgi nedeniyle merdivenlerin başlangıç noktasındaki Spagna Meydanı da kentin en hareketli merkezlerinden birine dönüşmüş. Merdivenlerin sağ köşesinde İngiliz şair John Keats’in bir dönem yaşadığı ve öldüğü ev bulunuyor. Müzenin karşısında ise Isabel Cargill ve Anna Maria Babington tarafından 1893’te kurulan Babington’s Tea Room(Geleneksel İngiliz Çay Dükkânı) bulunuyor. Bu dükkân günümüzde restoran olarak hizmet veriyor.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Piazza di Spagna’ya inen İspanya Merdivenleri ve tepedeki Tirinita dei kilisesi
İtalya’nın başkenti Roma’nın oldukça popüler ve kalabalık olan bu meydanında İspanyol Merdivenleri’nin yanı sıra, Trinita dei Monti Kilisesi ile Fontana della Barcaccia Çeşmeside yer alıyor. Trinità dei Monti, İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan Rönesans dönemi ünvansal bir Katolik kilisesidir. Piazza di Spagna'ya inen İspanyol Merdivenlerinin tepe üstünde bulunmaktadır. Kilise ve çevresinin sorumluluğu Fransızlara aittir.
İspanyol Merdivenlerinin başlangıç noktasında bulunan Fontana della Barcaccia Çeşmesi ise, Eski Gemi Çeşmesi (Çirkin kayık) anlamına geliyor. Barok tarzında, 1627’de Pietro Bernini ve oğlu Gian Lorenzo Bernini tarafından tamamlanmış bir çeşmedir. Çeşme, ismini yarı batmış gemi şeklinden ve bazı kısımlarından su fışkırmasından alıyor.
İspanyol Merdivenlerinin karşısında uzayıp giden, Roma’nın en hareketli alışveriş caddesi Via dei Condotti, alışveriş severlerin buluşma noktası. Roma’nın araç trafiğine kapalı bu canlı ve bir o kadar renkli vitrinlerle süslü caddesini gezebilirsiniz.
Via Del Corsa caddesinin güney ucundaki kavşak noktasında Capitoline Tepesi eteğinde Piazza Venazia Meydanı bulunmaktadır. Bu meydanda Mussolini’nin II. Dünya Savaşı’nda İngiltere ve Fransa’ya balkonundan savaş ilan ettiği Palazzo Venezia sarayı var.
Fotoğraf: Şerif Kaya- Vittorio Emmanuel II Meydanında, Emenual II Sarayı ve Emmmaul II’nin at üstünedeki heykeli
Piazza Venazia Meydanı ile Capitoline Tepesi arasında, İtalya’nın birliğini kuran İtalya’nın ilk kralı Vittorio Emmanuel II Meydanı bulunuyor. Vittorio Emmanuel II adına yapılmış beyaz mermerden saray ve kralın at üzerindeki beyaz mermer heykeli bu meydanı süsleyen iki önemli yapıt olarak göze çarpıyor. Sarayın iki köşesine yerleştirilmiş iki savaş arabasını kullanan Tanrıça Victoria heykelleri de bu meydanın güzelliğini tamamlıyor!
Fotoğraf: Şerif Kaya-Cordonata Merdivenleri ve Piazza del Capitalone tepesi
Vittorio Emmanuel II Meydanı’nın Tree Nehri yönünde ilerleyip Cordonata Merdivenleri’nden Piazza del Capitalone’ye ulaşılır. Rivayete göre Romulus Roma’yı bu tepe üzerinde kurmuş. Romulus ve kardeşi Remus’u emziren dişi kurtun heykeli de buradaki Capitolin Müzesi’nde
sergilenmekte. Bu meydanı Palazza Senatorio, Palazzo Nuova, Palazzo dei Canservotori de çevrelemekte. Meydanın tam ortasında, Helenistik Felsefenin önemli temsilcilerinden biri olan stoacı filozof ve Roma İmparatoru Marcus Aurelies’un heykeli var. Sarayın girişinde sağ ve solda iki heykel bulunuyor. Buradaki ikinci dik basamaklı merdivenlerle de San Maria in Aracoeli Kilisesi’ne ulaşılır.
Fotoğraf: Şerif Kaya- Roma Kolezyumu
Karanlığın basması ile aydınlanan Kolezyum ise bir kısmı yıkılmış sütunlarına rağmen yıllara meydan okurcasına ayakta duruyordu.Geç saatler olmasına karşın çevresi kalabalıktı. 2007 yılında Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri seçilen, Flavianus Amfitiyatro olarak da bilinen Kolezyum bir arena aslında. Köleliğin egemen sınıflara ilk ayaklanmasını anlatan Spartaküs filminde Kirk Douglas’ın canlandırdığı gladyatörün, arenadaki demir kafesli hücresinde verdiği ölüm kalım savaşını gözümün önüne getirdim. Tabi ki fonda izleyicilerin vahşet karşısında zevkten attıkları histerik hezeyan çığlıkları vardı. Zamanımızdan yaklaşık iki bin yıl önce yaşanmış bu dramatik eğlence şeklinin aslında şu anda da insanlığın geçirmiş olduğu evrime karşın pek de değişmeden yaşanmaya devam ettiğini düşündüm.
Bu çevrede bulunanların görmesi gereken önemli bir yer de Roma Formu. Zamanımızın darlığı nedeniyle göremediğime hayıflanıyorum. Açık hava müzesi olan forumda zamanında önemli dini, politik ve sosyal faaliyetlerin yapıldığı tapınak ve anıtların kalıntıları görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Devam Edecek.........
Yorum Yazın