İTALYA GEZİSİ NOTLARIM
DÖRDÜNCÜ GÜN
Yeni yılın ilk günündeki rotamız kuzeydeki tarihi ve turistik yerlerdi. Yolculuğumuz süresince Po Nehri’nin suladığı Po Ovası’ndan geçerek kuzeye doğru yol aldık. Tarıma uygun bakımlı ve düzenli bahçeler, tarlalar yılın bahar ayında yeni ürün vermeye hazır, kışın geçmesini bekliyorlardı.
İtalya'nın Rönasans dönemi başkenti Floransa’ya varıp otelimize yerleştikten sonra biraz dinlenip şehri gezeceğimiz, orada yemek yiyeceğimiz söylendi. Arabasız grup olarak Arno Nehri boyunca yürüyerek tarihi bina ve heykellerle dolu Signoria Meydanı’na vardık.
Roma’da tarihi binaları çok görmemize karşın buradakiler hepsi tarihi şaheserlerdi! Dekor ve süslerle ışıldayan yüksekçe katedraller, kiliseler, bazilikalar, saraylar ve resmi binalar… Bu nedenle Floransa’nın bu yönü ile bu gezi sırasında bende özel bir yeri var. Bu meydanı çevreleyen lokantalar, cafeler güzel mekanlar, yaşayan tarih ve açık sanat müzesi sanki.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Signoria Meydanı’nda sergilenen heykellerden bazıları
Floransa’nın kurulup gelişmesinde sanat ve kültür merkezi olmasında Mediciler Ailesi’nin önemli bir rolü olduğu bilgisini edindik. Bu aile, sanatçılar için uygun bir yaşam ortamı hazırlayarak, sanatçıların Floransa’da yaşamalarına olanak sunmuştur. Da Vinci, Michegelango, Dante, Botticelli gibi sanatçılar bu dönemde burada yaşamışlar.
Signoria Meydanı açık hava müzesi gibi idi. Burası birçok tanınmış kişinin heykelleri ile süslenmişti. Meydana, Arno Nehri tarafından girdik. Bu girişte hemen Uffizi Sanat Galerisi vardı. U şeklindeki yapıda kendimi bir an; bilim, sanat, edebiyatta tanınmış kişilerle aynı havayı teneffüs eder buldum. Biraz ileride gücü simgeleyen Herkül’ün o meşhur heykeli tüm heybetiyle duruyordu ve Medusa kesik başını eline alan Perseus heykeli (Yunan mitolojisindeki Perseus ve Medusa efsanesini anlatır), manevi gücü simgeleyen Davit’in Heykeli (Michelanglo’nun şaheseri sayılan 1504 yılında dört yıllık bir mermer çalışması -Meydanda kopyası sergilenmektedir) RattoDelle Sabine heykeli (Sabina Kadınların Kaçırılması Heykeli). Bu heykelde Romalı bir erkek Sabinalı bir kadını kaçırırken ayaklarının altında ezilen Sabinalı bir erkeği simgeler. Ve meydanın ortasındaki havuzun ortasında Neptün Çeşmesi (BertolomeoAmmannati ve Giambologna tarafından 1563-65 yılları arasında yapılmıştır.) Medici ailesi mensubu Dük I.Cosimo Atlı Heykeli ve çevrede sayısız heykeller..! Tüm bu güzellikleri seyredecek yerde konumlanmış Viccahio Sarayı da orada duruyordu.
Bu güzelliklerin başında kuşkusuz Floransa Katedrali ve Giotto’nun çan kulesi gelir. Çan Kulesi 84,7 metre olup 414 merdivenle en yukarısına çıkıp kenti kuşbaşı seyredebilirsiniz. Tabi bu yüksekliğe çıkacak gücünüz varsa!) Floransa Katedrali, renkli mermer kaplamalı cephesi ve göz kamaştıran görünümü ile Gotik sanat tarzının özelliklerinin güzel bir örneği olarak sergilenmektedir.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Floransa Katedrali ve Giotto’nunÇan Kulesi
Floransa’nın bir başka önemli meydanı da Pizza dellaRepubblica Meydanı’dır. Cumhuriyet meydanı konumunda ve Floransa’nın en büyük meydanıdır. Floransa Katedralinin ve Bazilikanın yanında bulunur. İnsanlar buradaki lüks mekanlara genellikle ‘yemek için’ gelirler. Meydanın ortasında atlı karınca var. Çocuklardan çok büyüklerin bindiğini gördüm. Demek çocukluğunda bu özlemi gideremeyenler, benim gibi, bu atlı karıncalara binmeden edemiyorlar.
Floransa’ya gidip de görülmesi gereken bir diğer güzellik de Pitti Sarayı ve Boboli Bahçeleridir. Pitti Sarayı Arno Nehri’nin güneyinde yer alır. Floransa’nın iki köklü büyük ailesinden biri olan Pitti Ailesi, Medici Ailesine karşı gücünü göstermek için bu sarayı yapmaya başlamış fakat tüm gücünü bu sarayın yapımına kullanıp, sarayı bitiremeden, tükenmişler ve sarayı Mediciler’e satmak zorunda kalmışlar. Böylelikle Mediciler tüm Frolansa’yı temsil eden bir güç haline gelmişler. Boboli Bahçeleri de yine ırmağın güney kısmında ve Pitti Sarayı’nın arka kısmında yer alır.
Birkaç gündür özellikle pizza makarna türü yemekler yediğimiz için bu kez et yemek istediğimizi, daha önce yediğimiz etlerin istediğimiz düzeyde pişmeden servis edildiğini rehbere söyleyip birkaç arkadaşla bizi bir et restoranına götürmesini istedik. Rehber bizi Piezza del Republica Meydanı’ndaki bir restorana götürdü. Siparişlerimizi, Türkiye’den Floransa’ya resim öğrenimini görmeye gelen bir kızımız aldı. Burada böyle bir tesadüf bize tebessüm ettirdi. “İyi pişsin” diye uyarmamıza karşın getirilen bonfile türü etlerin çok kalın kesilmiş ve istediğimiz ölçüde pişmediğini gördük. Çoğumuz tabaktakileri bitirmeden kalktık. Şunu biliyoruz ki toplumların kültürleri ve alışkanlıkları yüzyılların kazanımlarıdır, onları değiştirmek pek olası değil.
Yorum Yazın